🎍 Araf Suresi 133 Ayet Tefsiri

Araf 133-135) Bu ayetlerde Mısır halkının başına gelen beş durum vardır. Bunlar birbirinden ayrı ayrı gelmişlerdir. Biri varken diğeri yoktur. Biri bitmiş, diğeri başlamıştır. Ankebut Suresi Tefsiri 22. Ayet 22.01.2022 2598 Okunma: Lütfi Hocaoğlu Kuran Seminerleri II 1156 Ankebut Suresi Tefsiri 27. Ayet 26.02.2022 2106 Videonunaslına www.furkanvakfi.net'ten erişebilirsinizAraf Tefsir DersiBiz hangi memlekete bir peygamber gönderdiysek onun halkı yalvarıp-yakarsınlar diye, Delilyerine atalar›n›n uydu¤u sisteme göre hayatlar›n› yönlendirenlere Kuran’›n afla¤›daki ayetlerini okumalar›n› öneriyoruz. (Ayr›ca bak›n 31 Lokman Suresi 21, 14 ‹brahim Suresi 10, 11 Hud Suresi 62 ve 109, 5 Maide Suresi 104, 7 Araf Suresi 28) www.diniyazilar.com 22 maidesuresi 33. ayet. "allah ve resûlüyle savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuk yapmaya çalışanların cezası, ya boyunları vurularak öldürülmeleri, ya asılmaları, ya ellerinin ayaklarının çapraz kesilmeleri, ya da bulunduk­ları yerden sürülmeleridir. bu, onların dünyada çekecekleri rezilliktir. ahirette ise onlara TefsirDersleri - Prof. Dr. Şadi Eren - Ayet Ayet / Tefsir Dersleri - 09. Bakara Suresi (13. Ayet) Dosyayı indirmek için sağ tıklayıp farklı kaydeti seçin. Tefsir Dersleri - Araf Suresi ( 127 - 133. Ayetler) Tefsir Dersleri - Araf Suresi ( 134 - 141. Ayetler) Tefsir Dersleri - Araf Suresi ( 142 - BizMusa'ya apaçık dokuz âyet vermiştik. (14) İstersen İsrailoğullarına sor: Musa onlara geldiğinde, Firavun “Ey Musa,” demişti, “ben senin büyülendiğini düşünüyorum.”. (14) Bir hadiste bu dokuz âyet şöyle sıralanmıştır: “Hiçbir şeyi Allah’a ortak koşmayın, hırsızlık yapmayın, zina etmeyin, Allah KuranMeali ve Tefsiri başlıklı konumuzu Dersimiz İslam, Kuran'da yer alan dua, ayet ve sureleri bulabilir, Peygamber ve Evliyaların hayatları hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. 6 Arâf Suresi 155-156. Ayet Tefsiri. Hz. Mûsâ, muhtemelen kavmiyle birlikte yanındaki yetmiş kişinin de daha önce buzağı heykeline tapmak suretiyle ağır bir suç işlediklerini; ayrıca kendisinin, Tûr’daki ilk bulunuşu sırasında Allah’tan kendisini görmek istemesinin de bir kusur olduğunu dikkate alarak, “Ey rabbim! ARAFSURESİ Surenin adı, 46 ve 48. ayetlerinde geçen bir ifadeye dayanmaktadır. Muhammed Esed Araf Suresi Tefsiri. Bu konuda Suyûtî ve öteki bazı bilginlerin 163-171 arası ayetlerin Medine dönemine ait olduğu yolundaki görüşleri yalnızca tahmine dayandığından pek kabul edilebilir görünmemektedir Araf kelime olarak yüksek yerler ve yüksek mevkiler anlamını taşır. Araf Suresi Arapça Türkçe okunuşu, anlamı, meali ve faziletleri ile ilgili ayrıntılı bilgilere bu başlık altından ulaşabilirsiniz. Araf Suresi, Kur'ân-ı Kerîm'in yedinci suresidir. En uzun sureler arasında yer alır. Mekke döneminde inmiş ve 206 ayettir. ArafSuresi Tefsiri Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla 1. Elif. Lâm. Mîm. Sâd. 2. (Bu), kendisiyle insanları uyarman, inananlara öğüt vermen için sana indirilen bir kitaptır. Artık bu hususta kalbinde bir şüphe olmasın. 3. Rabbinizden size indirilene (Kur’an’a) uyun. O’nu bırakıp da başka dostların peşlerinden gitmeyin. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz! 4 TefsirDersleriAshabu Sebt Kıssası, Araf Suresi 163-167 Ayetleri TefsiriResulullah ﷺ buyuruyorki : " من دل على خير فله مثل أجر فاعله " رواه مسلم''Kim bir hay TeE5Mj. Bayraktar Bayraklı Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'an MealiBiz de ayrı ayrı mucizeler olarak onların üzerine tufan, çekirge, haşere, kurbağa ve kan gönderdik. Yine de büyüklük tasladılar ve günahkar bir kavim Okuyan Kur’an Meal-TefsirBunun üzerine biz de ayrı ayrı ayetler mucizeler olarak üzerlerine tufan, çekirgeler, haşereler, kurbağalar ve kan göndermiştik. Yine de kibirlenmeye devam etmişlerdi; zaten onlar suçlu bir Yüksel Mesaj Kuran ÇevirisiÜzerlerine tufan, çekirge, haşerat, kurbağa ve kan gibi ayrı ayrı işaretler gönderdik. Buna rağmen büyüklük taslamaya devam ettiler ve suçlu bir topluluk oldular.*Bunun üzerine, Biz de ayrı ayrı ayetler* olarak onlara tufan, çekirge, haşarat, kurbağa ve kan gönderdik. Yine de büyüklük taslayıp mücrim* bir toplum olmaya devam Vakfı Süleymaniye Vakfı MealiBiz de üzerlerine su baskını, çekirge, kımıl ve kurbağa salgını ve kanı, herbiri ayrı ayrı birer gösterge ayet olarak gönderdik. Yine de büyüklük tasladılar ve suçlular topluluğu haline Rıza Safa Kur'an-ı Kerim GerçekBunun üzerine, başlarına, tufan, çekirge, haşarat, kurbağa ve kan gönderdik. Her biri, ayrı ayrı mucizelerdi. Yine de büyüklük tasladılar ve suçlu bir toplum İslamoğlu Hayat Kitabı Kur’anBunun üzerine Biz de onlara tufanı, çekirge ve kurbağa sürülerini, zararlı böcekleri ve kankırmızı suyu musallat etti; bunlar apaçık mesajlardı, fakat yine büyüklük tasladılar Zira onlar günaha batmış bir Nuri Öztürk Kur'an-ı Kerim MealiBiz de onlar üzerine, açık mucizeler olarak tufan, çekirge, haşerat, kurbağalar ve kan gönderdik; yine de kibre saptılar ve günahkar bir topluluk Bulaç Kur'an-ı Kerim ve Türkçe AnlamıBunun üzerine, ayrı ayrı mucizeler ayetler olarak üzerlerine tufan, çekirge, buğday güvesi, kurbağa ve kan musallat kıldık. Yine büyüklük tasladılar ve suçlu-günahkar bir kavim sadeleştirilmiş Biz de kudretimizin ayrı ayrı mucizeleri olmak üzere başlarına tufan, çekirge, haşereler, kurbağalar ve kan gönderdik. Yine inat ettiler ve çok suçlu bir toplum Esed Kur'an MesajıBunun üzerine, Biz de onlara selleri, çekirge baskınlarını, haşereleri, kurbağaları ve kana dönüşen suyu musallat ettik; hepsi de apaçık ayetler/alametlerdi onlar için ama burunlarını dikip kurumlandılar; çünkü günaha gömülüp gitmiş bir topluluktu İşleri Kur'an-ı Kerim Türkçe MealiBiz de, her biri ayrı ayrı birer mucize olmak üzere başlarına tufan, çekirge, ürün güvesi haşarat, kurbağalar ve kan gönderdik. Hiçbirinden ders almadılar. Büyüklük tasladılar ve suçlu bir kavim Hamdi Yazır Kur'an-ı Kerim ve Yüce MealiBiz de kudretimizin ayrı ayrı ayetleri olmak üzere başlarına tufan gönderdik, çekirge gönderdik, haşerat gönderdik, kurbağalar gönderdik, kan gönderdik yine inad ettiler ve çok mücrim bir kavm oldularSüleyman Ateş Kur'an-ı Kerim ve Yüce MealiBiz de onların üzerine ayrı ayrı mu'cizeler olarak tufan, çekirge, kımıl haşerat, kurbağalar ve kan gönderdik; ama yine büyüklük tasladılar ve suçlu bir topluluk üzerine, ayrı ayrı ayetler olarak üzerlerine tufan, çekirge, buğday güvesi, kurbağa ve kan musallat ettik. Yine büyüklük tasladılar ve suçlu-günahkar bir kavim Basri Çantay Kur'an-ı Hakim ve Meal-i KerimBunun üzerine biz de, ayrı ayrı alametler olmak üzere, başlarına tuufan, çekirge, haşerat, kurbağalar ve kan gönderdik. Böyle iken yine iman etmeyi kibirlerine yediremediler. Onlar öyle günahkarlar güruhu üzerine, biz de birbirinden ayrı mucizeler olarak başlarına tufan, çekirge, haşerat, kurbağalar ve kan gönderdik. Yine de büyüklük taslayıp suçlular güruhu Piriş Kur'an-ı Kerim Türkçe AnlamıBu yüzden onlara, tufanı, çekirgeyi, küçük keneyi, kurbağaları ve kanı apaçık işaretler olarak musallat ettik. Buna rağmen büyüklendiler. Onlar zaten suçlu bir toplum Yıldırım Kuran-ı Kerim ve MealiBiz de kudretimizin ayrı ayrı delilleri olarak onların üzerine tufan gönderdik, çekirgeler gönderdik, haşerat gönderdik, kurbağalar gönderdik, kan gönderdik. Yine de inad edip büyüklük tasladılar ve suçlu bir topluluk Hulusi Türkçe Kur'an ÇözümüBiz de onların üzerine tafsilatlı işaretler olarak tufan, çekirge, haşerat, kurbağalar ve kan yağdırdık! Yine de büyüklendiler ve suçlu bir topluluk Yüksel Eski Baskı Mesaj Kuran ÇevirisiÜzerlerine tufan, çekirge, haşerat, kurbağa ve kan gibi ayrı ayrı işaretler gönderdik. Buna rağmen büyüklük taslamaya devam ettiler ve suçlu bir topluluk Aktaş Eski Baskı Kerim Kur'anBunun üzerine, Biz de ayrı ayrı ayetler* olarak onlara tufan, çekirge, haşarat, kurbağa ve kan gönderdik. Yine de büyüklük taslayıp suçlu bir toplum olmaya devam Khalifa The Final TestamentConsequently, we sent upon them the flood, the locusts, the lice, the frogs, and the blood - profound signs. But they maintained their arrogance. They were evil Monotheist Group The Quran A Monotheist TranslationSo We sent them the flood, and the locust, and the lice, and the frogs, and the blood; all detailed signs; but they turned arrogant, they were a criminal Quran A Reformist TranslationSo We sent them the flood, the locust, the lice, the frogs, and the blood; all detailed signs; but they turned arrogant, they were a criminal people. Bu paylaşımımızda siz kıymetli okurlarımız için Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı bilgiler sunmaya çalıştık. Kuran Meali ve Tefsiri başlıklı konumuzu dikkatli okumanızı öneririz. Yazımızın detayın Kuran Meali ve Tefsiri ile alakalı geniş bir şekilde bilgilere sahip olacaksınız. A’râf Suresi 133. ayeti ne anlatıyor? A’râf Suresi 133. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri… A’râf Suresi 133. Ayetinin Arapçası فَاَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ الطُّوفَانَ وَالْجَرَادَ وَالْقُمَّلَ وَالضَّفَادِعَ وَالدَّمَ اٰيَاتٍ مُفَصَّلَاتٍ فَاسْتَكْبَرُوا وَكَانُوا قَوْمًا مُجْرِم۪ينَ A’râf Suresi 133. Ayetinin Meali Anlamı Bunun üzerine biz de, ayrı ayrı mûcizeler olarak onların üzerine tufan, çekirge, haşerât, kurbağa ve kan felâketlerini gönderdik. Yine de iman etmeyi kibirlerine yediremediler ve dâimâ günah işlemekle meşgul inkârcı bir toplum olarak kaldılar. A’râf Suresi 133. Ayetinin Tefsiri Kıtlık ve açlık Firavun hânedânının başına gelen ilk musibetti. Lakin bundan lazım gelen ibreti alamadılar. İsyan ve taşkınlıklarına devam ettiler. Allah’a ve peygamberine meydan okuyacak kadar ileri gittiler. Hz. Mûsâ’yı sihirbazlıkla itham edip, gözlerini boyamak için ne tür bir mûcize, bir işaret getirirse getirsin, ona asla inanmayacaklarını dile getirdiler. Bu nedenle 133. âyette beyân edilen musibetler, Allah’ın birer kudret nişânesi, varlığının apaçık delilleri olarak onların üzerine peş peşe gelmeye başladı اَلطُّوفَانُ tufan Bir hafta aralıksız devam eden şiddetli bir yağmur yağdı, Nil nehri taştı ve büyük bir sel tufanı meydana geldi. Bu tufan Mısır halkının evlerini basıp hepsini tahrip etti. Lakin İsrâiloğullarına bir zararı olmadı. اَلْجَرَادُ cerâd Çekirgeler demektir. Bunlar, bütün yeşil ürünleri yiyip bitirir, araziyi kısa bir sürede çırılçıplak hale getirirler. Anlaşılan o ki, bu çekirgeler, tufandan sonra biten kuvvetli ve gür ekinleri yiyip bitirmişlerdir. اَلْقُمَّلُ kummel Bit, pire ve güve gibi çeşitli cinsteki ufak böceklerdir. Bunlar Firavun kavminin hem bedenlerine hem ürünlerine Musallat olmuşlar, onları son derece sıkıntıya sokmuşlardır. اَلضَّفَادِعُ dafâdi Kurbağalar demektir. Her tarafı kurbağalar doldurmuş, âdetâ başlarına kurbağa yağmıştır. اَلدَّمُ dem Kan demektir. İçecekleri bütün sular ve Nil nehri kan olarak akmaya başlamıştır. Onlar, çeşitli isyan ve günaha teşebbüs ettikçe, Allah da onlara çeşitli cezalar vermiştir. Bir türlü günahlardan kurtulup temizlenmeye yönelememişlerdir. Esasında onlar, kalp cihetiyle, hakikatin delillerini görmekten uzaklaştırılmak suretiyle cezalandırılmışlardır. Bu ise, zahirlerine dokunan birden fazla felâketten daha büyük bir belâdır. Gelen bu musibetler karşısında inkarcı halkın sergilediği tavır pek gülünçtür A’râf Suresi tefsiri için tıklayınız… Kaynak Ömer Çelik Tefsiri A’râf Suresi 133. ayetinin meal karşı karşıya geldirması ve diğer ayetler için tıklayınız… TEFSİR Allah Teâlâ ile Âdem oğulları arasında cereyan eden bu ahitleşmeyi ve Allah’ın onları rubûbiyetine şâhit tutmasını hem hakîki hem de temsilî mânada anlamak mânaya göre; Allah Teâlâ dünyayı yaratmadan önce dünyaya gelecek olan bütün in­sanların ruhlarını “Elest Bezmi” diye meşhur olan ruhlar âleminde bir araya getirerek onları kendi varlığına şâhit tutmuştur. “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” süaline “Evet!” cevabını alarak, kendisinin onların rabbi olduğunu yine onlara ikrar ettirmiştir. Böylece kendisi ile dünyaya gele­cek bütün insanlar arasında Rab-kul ilişkisi bağlamında bir sözleşme yapmıştır. Ayrıca bu sözleşmeye bizzat kendilerini şâhit tutmuş veya bizzat kendisi ve melekleri bu sözleşmeye şâhit olmuşlardır. Nitekim, “Allah, adâleti ayakta tutarak, kendisinden başka hiçbir ilâhın olmadığına bizzat şâhittir. Ayrıca bütün melekler ve kendilerine ilim verilmiş olanlar da tam bir doğruluk, adâlet ve hakkâniyet içinde aynı gerçeğe şâhittirler” Âl-i İmran 3/18 âyeti bu şâhitliğe işaret etmektedir. Günümüzde genetik ilmi, bütün insanların aslını teşkil eden genlerin, babaları Hz. Âdem’in sulbüne rahatlıkla sığabileceğini söylemektedir. Dolayısıyla Allah Teâlâ’nın rûhlar âleminde bu ilk ahdi almasına ve bizlerin de “kalû belâ”dan beri müslüman olmamıza bir mâni erbâbı âlimler de bu hakiki mâna üzerinden hareket ederek âyet-i kerîmede şu işaretlerin olduğunu söylemişlerdir“Yaratılmışların alması, mevcut olan bir şeyden mevcut olan bir şeyi almak şeklindedir. Yaratanın alması ise bazan yok olan bir şeyi, yokluktan almak şeklinde olur. Nitekim “Daha önce de, sen hiçbir şey değilken, seni yoktan ben yaratmıştım” Meryem 19/9 ayeti bu türlü bir almaya delâlet eder. Bazan de yok olan bir şeyi, yine yok olan bir şeyden almak şeklinde olur. Nitekim “Rabbin Âdem oğullarının bellerinden zürriyetlerini almıştı” Arâf 7/172 ayeti sözü edilen ikinci almaya örnek verilebilir. Çünkü ayette bahsedilen “alma” zamanında Âdemoğulları, onların belleri ve zürriyetleri yoktu. Allah Teâlâ kemâl-i kudretiyle onların kıyamete kadar vücuda gelecek olan, fakat o anda yok bulunan zürriyetlerini, yok olan Âdem oğullarının yok olan bellerinden almış ve onları o anda var ederek içinde bulundukları duruma uygun bir vücut Teâlâ, Âdem belinden çocuklarının zerrelerini, çocukların bellerinden de kıyamete kadar gelmesi mukadder olan zürriyetlerinin zerrelerini çıkardığı zamanda ruhlar, üç saf halinde dizilmiş bir ordu gibiydi Birinci saf, hayırda önde olanların ruhlarıdır. İkinci saf, amel defterini sağ taraftan alacakların ruhlarıdır. Üçüncü saf ise amel defterini sol taraftan alacakların ruhlarıdır. Babalarının bellerinden alınan zerreler, kendilerine ait ruhlar ile aydınlanıp rabbânî bir vücudla ruhânî vücud elbisesini giydiler. Kulaklar, gözler ve kalpler de ruhânî bir örtüye Hak Teâlâ onlara “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” buyurdu. Hayırda önde olanlar, Allah Teâlâ’nın bu hitabını nûrânî ve ruhânî bir kulakla dinleyip nûrânî gözlerle O’nun cemâlini müşâhede ettiler. O’nu, O’na vuslat arzusuyla nurlanmış rabbânî ve ruhânî bir kalple sevdiler. Bu sevgi üzere O’nun “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sorusuna icâbet ederek “Evet, sen bizim mahbûbumuz ve mabûdumuz olan Rabbimizsin. Senin mahbûbiyetine ve rubûbiyetine şâhid olduk” dediler. Bunun üzerine Allah Teâlâ onlardan, sadece kendisini sevip kulluk etmeleri hususunda söz aldı. Amel defterini sağ taraftan alanlar, Hak Teâlâ’nın hitabını ruhânî bir kulakla işitip ruhânî gözlerle O’nun celâlinin ruhâniyetini gördüler. İlâhî ve rabbânî bir kalple O’na inanıp kulluk üzere davetine icâbette bulunarak “Evet, sen bizim taptığımız, kulluk ettiğimiz Rabbimizsin. İşittik, itaat ettik” dediler. Allah Teâlâ da onlardan, sadece kendisine kulluk etmeleri hususunda söz aldı. Amel defterini sol taraftan alanlar ise Hak Teâlâ’nın hitabını ruhânî bir kulakla izzet perdesinin arkasından işittiler. Kulaklarında gaflet ağırlığı, gözlerinde şekavet perdesi, kalplerinde ise mihnet mührü vardı. Hak Teâlâ’nın buyruğuna mecbûren icâbet edip “Evet, sen bizim Rabbimizsin. Fakat biz bunu istemeyerek işittik” dediler. Allah Teâlâ da, kendisine kulluk etmeleri için onlardan söz aldı. Şimdi iman ve küfür bakımından insanlar arasında var olan farklılıklar, onlara verilen rabbânî ve ruhânî istîdatların farklılığından kaynaklanmaktadır.” Bursevî, Rûhu’l-Beyân, III, 351Temsilî mânaya göre ise; Allah Teâlâ insanı fıtrat olarak Rabliğini kabul edecek şekilde yaratmıştır. Ona hissetme, düşünme, akletme, idrak ve iman etme özelliklerini vermiştir. Ayrıca hem insanın varlığına hem de kâinata pek çok deliller koyup, insanın bunlara bakarak kendi Rabliğini tanımasına imkân hazırlamıştır. İşte sözleşmeden murat budur. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de buna benzer temsilî anlatımlar vardır. Şu ayette yer alan “Bundan başka, gaz halinde olan göğe yöneldi. Hem ona, hem de yeryüzüne İsteseniz de istemeseniz de gelin!» buyurdu. İkisi de İsteyerek geldik» dediler” Fussılet 41/11 şeklindeki konuşma bunlardan hakiki ister temsilî olsun yapılan bu sözleşmenin ve alınan bu ahdin hikmeti, insana kulluk mesuliyetini hatırlatmak; kıyâmet günü, “bizim böyle bir şeyden haberimiz yoktu” veya “bâtıl yola sapmış müşrik bir toplumun içinde dünyaya geldik, böyle dinî hakîkatlerin farkında bile olamadık” şeklinde mazeretler ileri sürmesine mâni olmaktır. Allah Teâlâ’ya karşı samimi bir kulluk sorumluluğu olduğu ve hiçbir kimsenin diğerinin günahından sorumlu olmayacağı şuurunu, ilâhî kudret elinden kendine has müstesnâ bir güzellikle varlık sahasına çıkan her bir insanın aklına tek tek yerleştirmektir. Âyetlerin böyle açık ve anlaşılır bir şekilde beyân edilmesinin hedefi de yine insanın taklidi bırakıp tahkike ermesine, gittiği yanlış yolları terk edip doğru yola dönmesine ve Allah’a yönelmesine yardımcı Allah’ın âyetlerine kulak verip doğru yolu bulanlar da, bu nimetin kıymetini bilmeli, var gücüyle buna şükretmeye çalışmalı ve tekrar küfre dönmek gibi kötü bir sonuçtan Allah’a sığınmalıdır. Anlatılan şu kıssa, bu konuda ne ibretli bir misâldir Kaynak Ömer Çelik Tefsiri A'râf Suresi 133. ayeti ne anlatıyor? A'râf Suresi 133. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...A'râf Suresi 133. Ayetinin Arapçasıفَاَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ الطُّوفَانَ وَالْجَرَادَ وَالْقُمَّلَ وَالضَّفَادِعَ وَالدَّمَ اٰيَاتٍ مُفَصَّلَاتٍ فَاسْتَكْبَرُوا وَكَانُوا قَوْمًا مُجْرِم۪ينَ A'râf Suresi 133. Ayetinin Meali AnlamıBunun üzerine biz de, ayrı ayrı mûcizeler olarak onların üzerine tufan, çekirge, haşerât, kurbağa ve kan felâketlerini gönderdik. Yine de iman etmeyi kibirlerine yediremediler ve dâimâ günah işlemekle meşgul inkârcı bir toplum olarak Suresi 133. Ayetinin TefsiriKıtlık ve açlık Firavun hânedânının başına gelen ilk musibetti. Fakat bundan lazım gelen ibreti alamadılar. İsyan ve taşkınlıklarına devam ettiler. Allah’a ve peygamberine meydan okuyacak kadar ileri gittiler. Hz. Mûsâ’yı sihirbazlıkla itham edip, gözlerini boyamak için ne tür bir mûcize, bir işaret getirirse getirsin, ona asla inanmayacaklarını söylediler. Bu sebeple 133. âyette beyân edilen musibetler, Allah’ın birer kudret nişânesi, varlığının apaçık delilleri olarak onların üzerine peş peşe gelmeye başladı اَلطُّوفَانُ tufan Bir hafta aralıksız devam eden şiddetli bir yağmur yağdı, Nil nehri taştı ve büyük bir sel tufanı meydana geldi. Bu tufan Mısır halkının evlerini basıp hepsini tahrip etti. Fakat İsrâiloğullarına bir zararı cerâd Çekirgeler demektir. Bunlar, bütün yeşil ürünleri yiyip bitirir, araziyi kısa sürede çırılçıplak hale getirirler. Anlaşılan o ki, bu çekirgeler, tufandan sonra biten kuvvetli ve gür ekinleri yiyip kummel Bit, pire ve güve gibi çeşitli cinsteki küçük böceklerdir. Bunlar Firavun kavminin hem bedenlerine hem ürünlerine Musallat olmuşlar, onları son derece sıkıntıya dafâdi Kurbağalar demektir. Her tarafı kurbağalar doldurmuş, âdetâ başlarına kurbağa dem Kan demektir. İçecekleri bütün sular ve Nil nehri kan olarak akmaya çeşitli isyan ve günaha teşebbüs ettikçe, Allah da onlara çeşitli cezalar vermiştir. Bir türlü günahlardan kurtulup temizlenmeye yönelememişlerdir. Esasında onlar, kalp cihetiyle, hakikatin delillerini görmekten uzaklaştırılmak suretiyle cezalandırılmışlardır. Bu ise, zahirlerine dokunan pek çok felâketten daha büyük bir bu musibetler karşısında inkarcı halkın sergilediği tavır pek gülünçtürA'râf Suresi tefsiri için tıklayınız...Kaynak Ömer Çelik TefsiriA'râf Suresi 133. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız... İslam ve İhsan ❬ Önceki Sonraki ❭ فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ ٱلطُّوفَانَ وَٱلْجَرَادَ وَٱلْقُمَّلَ وَٱلضَّفَادِعَ وَٱلدَّمَ ءَايَٰتٍ مُّفَصَّلَٰتٍ فَٱسْتَكْبَرُوا۟ وَكَانُوا۟ قَوْمًا مُّجْرِمِينَ Diyanet İşleri Başkanlığı Biz de, her biri ayrı ayrı birer mucize olmak üzere başlarına tufan, çekirge, ürün güvesi haşarat, kurbağalar ve kan gönderdik. Hiçbirinden ders almadılar. Büyüklük tasladılar ve suçlu bir kavim oldular. Meallere göre Araf Suresi 133. Ayet Tüm Mealler Araf 133 Elmalılı Hamdi Yazır Orijinal Araf 133 Diyanet İşleri Başkanlığı Araf 133 Elmalılı Hamdi Yazır Araf 133 Ali Fikri Yavuz Araf 133 Diyanet Vakfi Araf 133 Elmalılı Hamdi Yazır Sade Araf 133 Elmalılı Hamdi Yazır Sade 2 Araf 133 Fizilal-il Kuran Araf 133 Hasan Basri Çantay Araf 133 İbni Kesir Araf 133 Ömer Nasuhi Bilmen Araf 133 Tefhim-ul Kuran Araf 133 Kuran Yolu Araf 133

araf suresi 133 ayet tefsiri